Her şeyde olduğu gibi yalın üretim sisteminde de değişim yönetimi hedeflerinizi ne kadar gerçekleştireceğinizi belirler. Doğru uygulanmayan bir değişim sürecinin firmada yalın üretim tekniklerine karşı bir direnç oluşumuna neden olacağı açıktır. Böylece yapabileceğiniz bir çok uygulamayı da yapamaz duruma gelirsiniz. Örneğin son dönemlerde danışmanlık yaptığımız firmada karşılaştığımız şeylerden biri uzun zaman 5S çalışmaları yürütmelerine rağmen bir ilerleme elde edememiş olmalarıdır. Bir çok seminerde sorduğum “Yalın üretim sistemi firmanıza uyar mı?” sorusunun cevabı aslında insanların temel yaklaşımını göstermesi bakımından çok önemlidir. Neyin değişmesi gerekir? İşte bu yalın üretim sisteminin ne kadarının uygulanacağını belirler.

Bir çok yönetici, firma sahibi ve mühendisler yalın üretim sisteminin firmalarına uyarlanabileceğini düşünür. Yani aslında firmanın mevcut durumunun ana ögeleri ile korunup bir takım yan uygulamalarda bazı yalın üretim tekniklerini kullanabileceklerini düşünürler. Mevcut durumun büyük oranda korunması gerektiğine inanırlar. Buna temel neden olarak da üretimlerinin ve ürünlerinin çok farklı olduğunu yalın üretim sisteminin bütünüyle uygulanmasının olanaksız olduğunu söylerler. Hatta bir müşterimizde (Alman sermayeli) merkezden bir yönetici yalın üretim sisteminin uygulanamaz olduğunu anlatmak üzere Türkiye şubesine geldi ürünlerinin çok özel olduğunu, seri bir üretim yapmadıklarını ve yalın üretim sisteminin hele de kanbanın hiçbir zaman hayata geçirilemeyeceğini uzun uzun anlattı ve gitti. Sonuç olarak kanban ve çekme sistemini hayata geçirip teslim süresinin 35 günden 3 güne indirdik. Yöneticilerin bu durumunun temel nedeni, özellikle uzun yıllar çalışmışlar ise, daha önce bir şekilde işlerinde en iyi olduklarına inanmış ve artık iyileşmenin sınırında olduklarını düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Değişimin ne derece öncelikli olduğu da burada kanıtlanmaktadır. Bu şekli ile firma giderek pazar kaybedecek ve geri kalacaktır. Bir an önce değişmek ve gelişmek yenilikler hayata geçirmek gerekmektedir.

Böyle bir durumda değişim kendiliğinden başlaması olanaksızdır. Değişimi tetiklemek için bir kıvılcım gereklidir. İnsanların harekete geçmesi, değişmeyi kabul etmesi ve değiştiren konumuna geçmesi çok zordur. Bunun için gerçekten matematik kullanmak, getirisi ile götürüsü arasındaki inanılmaz farkı göstermek gerekir. Yalın olmayan eski sistem bir üretimden yalın olan bir sisteme geçişte, mevcut olan ve stok ile bir şekilde örtülen bir çok sorun açığa çıkacaktır. Bu durum direnç gösterenlerin elini kuvvetlendirmekte ve sürekli bir direnç göstermelerine neden olmaktadır. Oysa gizli kalan sorunların aslında her zaman orada olduklarını bilmek gerekir. Yine bir müşterimiz montaj bantlarında parti bazlı üretim yapılmakta iken tek parça akışına geçmekle ortaya malzeme ile ilgili eksik sorunları çıktı. Eskiden montajı yapılan ürünlerin bir parçasını monte ederken eksik parça için hala temin zamanı vardı, yeni sistemde ise tüm parçalar bir araya gelmek zorunda olduğu için (Just In Time) daha önce görünmeyen sorunlar belirgin hale geldi. Planlama ve üretim müdürü kapasite kaybettiklerini iddia ettiler. Oysa parti bazlı üretim yaparken termin süresini 2 aya varan sürelere uzatmışlardı ve yan yana duran ürünler içinde oradan oraya yürüyen, malzeme ve alet taşıyan insanların enerjileri kapasitenin yarısının zaten boşa harcamaktaydı. Bu sorunlar görmezden geliniyordu. Sonuç olarak tüm problemlere rağmen üretim %40 arttı.

Değişim süreci başlangıcı daima kaostur. Siz öncesinde bir çok çalışma yürütebilir, herkese bilgilendirme yapabilir, olası durumlar için tedbir alabilirsiniz ama yine de değişimi istemeyen, neler olacağını anlamayan, yeni düzeni algılamamış ve geçici olacağını düşünen insanlar daima olacaktır. Bunun sonucunda da bu insanların başlangıçta kısa bir süre için kaosa neden olacakları unutulmamalıdır. Değişimin arkasında durmak ve değişimi sürdürmek gerekmektedir. Elbette sözünü ettiğim konu inatlaşmak değildir. Ama kararlı durmak, olası sorunlara karşı hazırlıklı olmak, insanların direnç göstereceklerini ve bunun normal olduğunu unutmamak gereklidir. Böylece değişim bir süre sonra normal durumunu alacaktır.

 

Resimde İsveç’in 1967 yılında trafik yönünün soldan, sağa değiştirilmesi görülmektedir. Bu resim gösteriyor ki değişim daima karmaşa ile başlar.

İletişim bilgileri

T. +90 282 717 0429